Derecelendirme kuruluşu Moody’s, piyasalardaki oynaklığın gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkilediğine yönelik bir değerlendirme raporu yayınladı. Raporda Türkiye ekonomisine de değinildi. Piyasalardaki oynaklığın ve siyasi karmaşanın Türkiye’nin dış kırılganlığını artırdığını belirtildi. Raporda ayrıca maliye politikalarının olası şokları absorbe edebileceği de kaydedildi.
Derecelendirme kuruluşu Moody’s, piyasalardaki oynaklığın gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkilediğine yönelik bir değerlendirme raporu yayınladı. Raporda Türkiye ekonomisine de değinildi. Piyasalardaki oynaklığın ve siyasi karmaşanın Türkiye’nin dış kırılganlığını artırdığı belirtildi. Raporda ayrıca maliye politikalarının olası şokları absorbe edebileceği de kaydedildi.
“Moody’s, son dönemde finans piyasalarında görülen kırılganlık ile gelişmekte olan piyasaların para birimleri üzerindeki baskının gelişmekte olan piyasaların uzun süreli belirsizlik dönemlerinde karşılaştığı olası kırılganlığın altını çizdiği görüşündedir.
Dış fonlamaya bağımlı olan, politika altyapısı zayıf olan ve dış dengesizlikleri bulunan ekonomiler; algıdaki değişimlere, sermaye akışlarındaki ayarlamalara ve düzensiz piyasa tepkilerine karşı kırılgan olmaya devam edecektir.
Gelişmekte olan piyasalarda özellikle de son dokuz aydır yaşanan kırılganlığın büyük bölümü Fed’in sıra dışı parasal genişleme operasyonlarını azaltacağı beklentisinden kaynaklandı. Yılın ilk dönemlerindeki volatiliteyi, Çin imalat verisinin zayıflamasından kaynaklanan büyüme endişeleri de artırdı.”
Raporda dış kırılganlıkların temel göstergelerinden bazıları şöyle sıralandı: Yüksek cari açık, düşük döviz rezervi, vadesi gelen uzun vadeli borç, hükümetin brüt borçlanma gereksiniminin yüksek olması ve döviz cinsinden borç miktarının genel hükümet borcu içindeki payının yüksek olması.
Moody’s raporunda Türkiye ile ilgili olarak ise şu açıklamalar yer aldı:
“Baa3, duragan notuna sahip olan Türkiye’de siyasi türbülans ile piyasa volatilitesi dış kırılganlıkları artırıyor. Ancak, döviz borcunun GSYH’nin yüzde 13′ü olması görece düşük bir oran. Hükümetin faiz oranlarındaki olası değişimlere karşı hassasiyeti de yerel ve dış borç profilinin ortalama vadelere uzatılması için süregelen çabalar ile azalıyor. Dahası, mali politikanın ekonomiye yönelik şokların bir kısmını absorbe edebilecek yetkinlikte olması beklenmektedir.”